İnsan seviyor işte.
Elinde değil sevmemek.
Sıkı sıkı giyinip soğuk havada yürüyüşe çıkmayı mesela.
Üşütünce yatak döşek yatıp, ıhlamur içerek yavaş yavaş iyileşmeyi.
Papatyanın çimene yarenlik etmek için yeniden dirilişine şahit olmayı,
Günden güne ısınan havayı,
Son cemrenin de düştüğünü duymayı,
Yüzünü denize dönerek gülmeyi,
Yaşadığı şehri sevdiği şehir yapan her şeyi.
İstanbul'u...
Saklamayı da seviyor.
Kullanmaya kıyamadığı eşarbını,
Çocuklarının ders notlarını,
Eski evinin fotoğraflarını,
Elektronik melektronik bütün mektuplarını,
Menekşe saksısını.
Ama en çok beklemeyi seviyor insan.
Akşam saatlerini,
Çayın demini almasını,
Böreğin pişmesini,
Siyah üzümün çıkmasını,
Acısının dinmesini,
Anlaşılmayı,
Gülmeyi,
Olmadı, ölmeyi...
3 yorum:
Bekleyeceğiz başka çare yok.Ama nasılsa kapı açılacak.
Beklemek ve sabretmek çoğu zaman insan olduğumuzu ve aciz olduğumuzu hatırlatıyor bize.. Elimizde olmayan gücü -yetiyi - . Ve bir de beklemek , demlenmek gibi, yaşanılanları , acıları, coşkuları demlemek gibi iyi geliyor insana. Nacizane eklemek istedim. Çok güzel şiirin, yüreğine sağlık canım :)
Kalemine sağlık diyorum =)
Yorum Gönder